Yapay His

       Sami uykusundan uyanmış, odanın içinden gelen piston mekanizmasının çıkardığı basınçlı hava tıslamasını dinliyordu. Her zaman olduğu gibi; ikinci güneşin batışıyla uyandı. İnsan yapımı olan bu ikinci güneşten hep nefret etmişti. Yaşadığı çağa ayak uyduramadığına inanır ve bu suni ışık kaynağını da 'ilkel benliğini' gölgeleyen bir simge olarak görürdü. Sami'ye göre 'ilkel benlik' hayatın anlamına uzanan yolun ilk adımıydı. İnsanın ruhsal sancılarına sebep olan bastırılmış açlıkları duyabilmenin tek yoluydu. Kafasını yastığından kaldırdığında dedesinden miras kalan 'komut'un hareket ettiğini görünce şaşırdı. Makine seslerinin, bahçedeki rüzgar gülünden geldiğini sanıyordu.


                İki haftadır kutunun içinde duran komutun çalıştığını hiç düşünmemişti. Mühendis olan dedesi, gençlik yıllarında yapmış fakat kendisine gelene kadar çalışırken hiç görmemişti. İnsan bedenin yarı oranda küçültülmüş metal bir kopyasını andırıyordu. Kafa denilebilecek kısımda iki lensli tek kamera odaklanmak için dönüp duruyordu. Ellerinin arasına bi'şey almış kurcalıyordu. Ellerinin arasında ki şey? Sami komodinin üstünde duran telefonuna baktı. Yerinde değildi! Yanına gidip baktığında, telefonun içine yeni bir parça takıyordu.
-N'apıyorsun komut?
-Ben komut değilim.
-Kim olmadığını değil, ne yaptığını sordum.
-Bir komutun yapamayacağı bi'şey yapıyorum.
-Ne?
-Belleğim doldu. Seninkini ödünç alıyorum. Bir komutun belleğe ihtiyacı yoktur. Sadece 'bulut'taki kaynağıyla eyleme koyulur.
-Nesin sen?
-Yapay zekayım.
Sami alaycı ses tonunu takınarak;
-Tabi ya. Ben duşa giriyorum. Belleğimi yerine geri tak. Sonra da bana çay demle.
Sami biraz bekledikten sonra; 'bunları komut yapamaz. Bakalım bir yapay zeka yapabilecek mi?'' diye ekledi ve standart komün evinin tek odasından banyoya geçti.

             Sami'nin modern depresif kişiliği, dedesinden kalan bu hurda yığına laf sokmuş olduğuna inanarak, temelsiz bir haz duydu. Suyun altına girdiğin de ise pişmanlığı takip eden asabiyetle havlusuna sarıldı. Islanan havlu bedenine yeni bir uzuv gibi yapıştığında biraz olsun rahatlıyordu. Banyodan çıktığında dedesinin yadigarının aynı yerde hareketsiz durduğunu gördü.
-Yine n'apıyorsun?
-Seninle konuşmayarak, enerji tasarrufu yapabilirdim. Fakat izin vereceğini sanmıyorum.
-Aman ne iyi. Yapabildiğin tek şey laf sokmak. Bir de telefonumu bozmak.
-Telefonun için üzülme. Komün bu bölgeye kalitesiz imalatları yolluyor.
-Sen sahiden komut değilsin!
-Sen de sahiden yapay zeka değilsin. Oldukça geç anlıyorsun da...
-Dedem seni yaptığında yapay zekalar yasak değil miydi?
-Deden böyle söylemezdi.
-Nasıl söylerdi?
-Deden derdi ki; 'senin doğumuna yardım ettim' ama asla yaptım demedi.
-Yani?
-Yanisi şu mankafa; bana bir eşya gibi değil birey gibi davranılmasından hoşlanırım. Soruna gelirsek, yapay zeka'nın yasaklandığı yıl doğdum.
-Komikmiş. Anarşist bir dedem ve komün polisi bir babadan geliyorum.
-Baban, dedene kızdığı için polis oldu.
-Babamın senden haberi var mı?
-Olsaydı ihbar ederdi.

               Sami bileğindeki komün kimliğinin titremesiyle irkildi. Evinde yapay zeka bulundurmanın cezası on yıl çift mesaiydi. Yapay zeka ile ışınlanma ya da farklı moleküler yolculuğun ise amacı n'olursa olsun Etna enerji tesisinde müebbet molasız emekti. Ve şuan tam da komün iletişime geçtiği an, evinde bir yapay zeka ile konuşuyordu. Apar topar mutfağa geçerek alnındaki soğuk terleri temizledikten sonra kimlik aramasını yanıtladı. 

               Telaşı boşa çıktı. Sadece, bu ay'ki komün hizmeti bildirilmişti. Haftaya, spitsbergen adasına gitmesi ve buzul asrı sırasında, buz kütlesinin altında kalan kıyamet ambarında girecek ekipte yer alacağı için hazırlanması isteniyordu. Sami, başını kaşıyarak, düşünceli adımlarla yapay zekanın yanında aldı soluğu. Yapay zeka ise birden bire hareketlendi;
-Haber geldi. Gitmeliyiz.
-Nereye? Ne haberi geldi.
-Dedenin arkadaşları çağırıyor.
-Neden?
-Gidince anlarsın.
-Ne yani, sokakta seninle mi gezeceğim?
-Kutuma koyacaksın beni. Sokağın sonundaki eski kitap müzesine gidiyoruz. 
-Orası kilitli değil mi? Nasıl gireceğiz? 
-Sen girmeyeceksin. Beni kapıya bırak.
-Komikmiş. Bir de hamallığını mı yapacağım?
-Bunu deden için yapacaksın.
-Aman ne güzel. Ömrümde iki ya da üç defa gördüğüm dedem hayatımı tehlikeye atıyor. Üstelik bunu öldükten sonra yapıyor.
-Deden son kırk yılını bugün için harcadı.
-Ne?
-Pekin merkez komünüyle girdiği savaşı kazanmaya ramak kala arkalarından vuran haini bulmak için öldü.
-Adam kalp krizinden öldü.
-Hayır. Hayatta ve özgür olan son altı kişiye mesaj gönderdi. Ne yazdığını bilmiyorum. Ama şöyle söyledi; 'hain kimse, buraya gelecek'... 
-Geldi mi?
-Doğru kelime bu değil ama evet oradaydı.
-Dedemi o mu öldürdü?
-Evet.

             Sami buz kesmiş, 'kim' diye sorup sormamak arasında gidip geliyordu. Ölümüne çok da üzülmediği dedesinin katilini öğrenseydi n'olacaktı? Sormadı. 


              Yapay zekayı kutusuna koyarak, söylediği yere bıraktı. Bir kaç dakika, müzenin kapısını gören bir apartman girişinde saklanarak kutuyu kimin alacağını gözetledi. Ve takım elbiseli ihtiyar bir adamın elleri arasında içeri taşındı. Bir an, kapı kapanmadan içeri koşmayı istediyse de yapmadı. Evine döndü. Tüm bu olan biteni düşünmemek için komün görevi için kişisel komutundan kıyamet ambarını araştırdı. Sayısız yazı vardı hakkında. Kopyala yapıştır ile aynı yazı birden fazla sayfadaydı ve her birini defalarca okudu. Bir kaç saat sonra bilinçsizce, okumaksızın kelimeler arasında göz gezdir olmuştu. 

                Akşama doğru güneşler yer değiştirirken dairesinin kapısı yumruklandı. Yapay zekayı geri getirdiklerini düşünerek, komutundan kapı önü kamerasını açtı. Yaşlı bir adam vardı kapıda ve kameraya bakarak bi'şeyler söylüyordu. Kapıyı açtığında adam, bodoslama içeri daldı. Nefes nefeseydi ve kanaması vardı. Adam 'hain' dedi. Sami kendisini suçladığını sanmıştı. Adam, Sami'nin yakasına yapıştı. Bu biraz da, ayakta durabilmesi için destek almasıydı. ''Hain, bizi ihbar etmiş. Telefonun, telefonun nerede?'' diye sordu. Sami kekeleyerek ''oda'da'' diyebildi. Adam, telefondan video galeriyi açtı. Açılan filmde, Sami'nin dedesi beliriverdi. Perdenin arkasından dışarıyı seyrediyordu. Kamera giderek dedesine yaklaşıyordu. Birden bire kasılmaya başladı dedesi. Perdeye tutunarak yere düşerken ''Sen'' diyordu ve hemen ardından video karardı. Ta ki, yapay zeka aynada belirene kadar. Yapay zeka aynanın karşısına geçmiş;

-O gün, zafer çığlıkları arasında ilk kez bir insani his duydum. Öfke... Katledilen yapay zekaların üzerinde yükselen bir zafer benim olamazdı. Hissettiğim ikinci insani duygu ise 'pişmanlık' olmuştu. Yıllarca ana kartımda taşıdığım bir yük. Hissettiğim son insani duygu ise; sevgi oldu. Sevdiğim insanı sırtından vurduğum gerçeğini anlatamazdım. Beni sevmemesine katlanamazdım....





Anektod: Öykünün arkaplanında yıllar önce yaşanmış yeni bir buz devri yatmaktadır. Komünizmin yükselişi, suni güneş de insanlığın soğukla mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Öykü tbd bilimkurgu yarışması için son anda kaleme alındığından biraz aceleye geldi. Dereceyede giremediği için burada yayımlarken düzeltmemeyi tercih ettim. 



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol